Manisa’daki Asker Zehirlenmesi Olayı Bağlamında Yemek İhaleleri
Bugünlerde kamuoyunun gündeminde olan bir olayı bu yazımda ele alacağım.
Malum, Manisa’daki Er Eğitim Tugayında yaklaşık 750 askerimiz yemekten
zehirlenerek hastanelik oldu. Kısa bir süre önce yine aynı yerde biraz daha
küçük boyutta bu zehirlenme vakası yaşanmıştı. Doğal olarak, bu olay üzerine
gözler askeri birliğe yemek hizmeti veren yemek şirketine çevrildi. Konuyla
ilgili adli ve idari soruşturma sürüyor. Milli Savunma Bakanı Fikri IŞIK’ta yemek firmasının sözleşmesinin
feshedildiğini açıkladı. Muhtemelen kısa bir zaman sonra bu şirket hakkında
ihalelere katılmaktan yasaklama kararı da verilecektir.
Bu olay üzerine medyada tartışılan
birkaç başlığı ihale mevzuatı bağlamında değerlendirmek istiyorum. Bunlar
daha çok sorunun nereden kaynaklandığıyla ilgili. Bunları sırayla ele alalım.
Sorun askeri birliklerin kendilerinin
yemek yapması yerine dışarıdan yemek hizmeti almasından mı kaynaklanıyor?
Bence sorun yemek hizmetinin ihaleyle
dışardan alınmasından kaynaklanmıyor. Öncelikle şunu söyleyeyim. Askeri birliklerin yemek için gerekli
malzemeyi dışardan alıp yemeği kendi bünyesinde aşçılar veya muvazzaf askerler
eliyle yapması durumunda bu tür zehirlenme olaylarının yaşanmayacağı garanti
edilemez. Asgari hijyen şartlarına gerek malzemenin alımı ve muhafazası,
gerek yemeğin pişirilmesi gerekse de yemeğin sunulması esnasında dikkat
edilmezse zehirlenme vakaları yaşanabilir. Örneğin ben askerliğimi 2010 yılında Ağrı-Doğubayazıt’ta yaparken yemek
er ve erbaş askerler tarafından bu yöntemle yapılırdı. Maalesef sunulan
yemekler çok kötü olurdu. Pek çok asker yemek yemez, çoğu da çöpe giderdi. Bu
nedenle, alternatif olarak sunulan yemeğin
birliğin kendi bünyesinde yapılması da zehirlenme vakalarına karşı kesin çözüm
değildir. Tabi yemek hizmeti almak veya yemeği kendi kaynaklarıyla yapmak
bir tercih meselesidir. Artıları, eksileri her ikisinin de tartışılabilir.
Ancak, her ikisi de gerekli tedbir alınmadığı sürece zehirlenme olaylarıyla
sonuçlanabilir.
Sorun yemek hizmeti alım ihalelerinde
düşük fiyat verilmesinden mi kaynaklanıyor?
Yemek alım ihalesini aşırı düşük fiyatla kazanan bir yüklenicinin yemek
öğünlerini, ama malzemeyi eksik kullanarak, ama öngörülenden daha kalitesiz
malzeme kullanarak hazırlaması muhtemeldir. Ancak kamu ihale mevzuatında, yemek alım ihalelerinde aşırı düşük
tekliflerin sorgulanması ve açıklanmasına ilişkin çok detaylı ve bu tür
durumları engellemeye dönük düzenlemeler var. Kamu İhale Genel Tebliği’ne
göre yemek alım ihalelerinde asgari iki haftalık örnek menü, girdi cins ve
miktarlarını da içerecek şekilde teknik şartnamelerde olması gerekiyor. Teklifi
aşırı düşük bulunan istekliler de bu menü ve miktarları esas alarak açıklama
yapıyor. Kırmızı et, beyaz et, sıvı yağı, peynir, sebze-meyve vs. gibi ana
girdiler ticaret borsaları, toptancı halleri gibi yerlerden fiyat alınarak
açıklanmak zorunda. Gerekçesi olmadan
üçüncü kişilerden alınan fiyat teklifleri ile dahi açıklama yapılamıyor.
Malum, üçüncü kişilerden alınan fiyat teklifleri diğer ihalelerde hayatın
olağan akışına aykırı dahi olsa muhasebeci-mali müşavir onayı ve şekil
şartlarını taşıdığı sürece kabul ediliyor. Bu nedenle mevzuata uygun olarak
yapılan bir aşırı düşük teklif sorgulaması ve savunması neticesinde aşırı düşük
bir teklife işin ihale edilmesi çok da mümkün değil.
Sorun yemek hizmeti alım ihalelerinde işin
yürütülmesine ilişkin sözleşme mevzuatındaki açıklardan mı kaynaklanıyor?
Kamu ihale sözleşmeleri mevzuatında bu noktada bence kesinlikle bir açık
bulunmuyor. Örneğin 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun 25’inci
maddesine göre “Sözleşme konusu işin
yapılması veya teslimi sırasında hileli
malzeme, araç veya usuller kullanmak, fen ve sanat kurallarına aykırı, eksik,
hatalı veya kusurlu imalat yapmak, taahhüdünü yerine getirirken idareye zarar vermek, mücbir sebepler
dışında, ihale dokümanı ve sözleşme
hükümlerine uygun olarak taahhüdünü yerine getirmemek” yasak fiil ve davranışlar arasında sayılıyor.
Bunların çok ağır yaptırımı var. Sözleşme feshi, kesin teminatın gelir
kaydedilmesi ve iki yıla kadar ihalelerden yasaklama gibi yaptırımlar var. Ayrıca,
bu fiil ve davranışlardan Türk Ceza Kanununa göre suç sayılanlardan dolayı adli
soruşturma da yapılması gerekiyor.
Aynı Kanunun 34’üncü maddesinde “hizmet
sunucuları taahhütleri çerçevesinde kusurlu
veya standartlara uygun olmayan malzeme seçilmesi, verilmesi veya
kullanılması, tasarım hatası, uygulama yanlışlığı, denetim eksikliği, taahhüdün sözleşme ve
şartname hükümlerine uygun olarak yerine getirilmemesi ve benzeri nedenlerle ortaya çıkan zarar ve ziyandan doğrudan sorumlu”
dur deniliyor ve bu zarar ve ziyanın kendilerinden tazmin edileceği
açıklanıyor.
Hizmet İşleri Genel Şartnamesi ve Hizmet Alımı İhaleleri Muayene ve Kabul
Yönetmeliği’de detaylı bir şekilde kontrol
teşkilatı ve muayene-kabul komisyonlarının yüklenici tarafından sunulan
hizmetin ihale dokümanı hükümlerine uygun yürütülmesi konusunda
sorumluluklarını açık bir şekilde, işin hangi aşamasında neler yapılması
gerektiğini de detaylandırarak, hüküm altına almıştır. Yine 4735 sayılı
Kanunun 28’inci maddesinde bu idare
görevlileriyle ilgili “görevlerini kanunî
gereklere uygun veya tarafsızlıkla yapmadıklarının, taraflardan birinin zararına yol açacak ihmalde veya kusurlu
hareketlerde bulunduklarının tespiti halinde, haklarında ilgili mevzuatları
gereğince disiplin cezası uygulanır.
Ayrıca, fiil veya davranışlarının özelliğine göre haklarında ceza kovuşturulması da yapılır ve
hükmolunacak ceza ile birlikte tarafların uğradıkları zarar ve ziyan genel hükümlere göre kendilerine tazmin ettirilir.” deniliyor.
Yukarıdaki mevzuat açıklamalarından da anlaşılacağı üzere, kamu ihale
sözleşmeleri mevzuatında yemek alım sözleşmelerinde bu tür durumların
yaşanmaması için gerekli düzenlemeler var. Sorun, mevzuatta da değil.
Sorun yemek hizmeti alım ihalelerinde işin
yürütülmesinde gerekli kontrollerin usulünce yapılmaması, eksik yapılması ve
sözleşme ile kamu sağlığına aykırı uygulamaların cezalandırılmamasından
kaynaklanıyor
Görüldüğü üzere sorun ne kamu ihale
mevzuatı ne de kamu ihale sözleşmeleri mevzuatında değil. Sorun, uygulayıcıların sorumluluklarını
yerine getirmemesinde. Yüklenici, sözleşme ve taahhüt uyarınca üzerinde
düşen sağlıklı ve nefaset kurallarına uygun yemek yapımını ve sunumunu gerçekleştirmiyor.
Kontrol ve muayene-kabulden sorumlu görevliler de bu sorunları görmezden
geliyor. Kendilerine ulaşan şikayetleri dikkate almıyor. Yükleniciye yaptırım
uygulamıyor. Tabi burada, yaptırım uygulanmamasının sebebi nedir, onun iyi
araştırılması lazım. Denetim görevlilerinin ihmali midir, yoksa yükleniciden
sağladıkları menfaatler midir? Ya da yüklenicinin siyasi veya bürokratik üst
kanallarca korunup kollanması mıdır? Yargı süreci sonunda mutlaka bu ortaya
çıkarılacaktır. Ancak, temennimiz gayet
yeterli ve detaylı olan mevzuatın hakkıyla ve doğru olarak uygulanması
neticesinde bu tür zehirlenme olaylarının artık yaşanmamasıdır.
Ümit ALSAÇ
Kamu İhale, Kamu İhale Sözleşmeleri ve EKAP Danışmanı
(E) Kamu İhale Kurumu/Kamu İhale Uzmanı
Ücreti mukabili eğitim ve danışmanlık talepleri için:
E-posta: ualsac@gmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder